Hayırlı bir gün – 29-05-2018

 

“ Allah’ın yardımı ve zaferi geldiği ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit. Rabbine hamdederek O’nu tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.”

Nasr Suresi, 1,2,3.


“ İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!”

Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi vessellem) (Müsned, 4:335;)


“ Başa gelen büyük felâketlerle insanlar imtihan edildikleri zaman, yeryüzündeki, gökyüzündeki bütün zerreler Allâh’ın orduları olurlar da onun emrini, buyruğunu yerine getirirler.”

Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.) Mesnevî, Şefik Can, 4. Cilt, 783

Allah’ım! Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafâ (s.a.v.)’ya ve âline salât ve selâm eyle, Ya Rabbi! Müslümanlara ve İslama yardım et! Vatanımızı ve milletimizi, ordumuzu ve yurdumuzu, alem-i İslamı her türlü tehlikeden, sıkıntı ve felaketlerden koru! Devletimizi payidar, milletimizi bahtiyar eyle! Bizleri, dünyada vatansız, ahirette imansız bırakma! İçerdeki ve dışarıdaki düşmanlarımıza karşı bizleri daima duyarlı ve uyanık eyle. Bu hususta bizlere, güç kuvvet, sabır ve metanet, birlik ve beraberlik ihsan eyle! Cennet vatanımızın bizlere ebedi yurt kalması için hayatlarını feda eden, canlarıyla aziz vatanımıza siper olan, kanlarıyla vatanımızın tapusunu yazan, ecdadımıza ve şehitlerimize gani gani rahmet eyle!

Allâh’ım! Ülkemize dirlik düzenlik, milletimize birlik beraberlik, yöneticilerimize dirayet ve feraset, yönetimimize istikrar ve istikamet ihsan eyle! Halkımızı mutlu ve umutlu eyle! Onların huzurunu kaçırmak isteyenlere fırsat verme ya Rabbi!

Allâh’ım! İmanımızı söndürtme, bayrağımızı indirtme, ezanımızı dindirtme, vatanımızı böldürtme, birliğimizi-dirliğimizi, huzurumuzu bozdurtma. Bizi ben-sen, biz-siz diye birbirimize düşürtme. Düşürmek isteyenlere de fırsat verme ya Rabbi…   Ya Erhamerrahimin. Âmin…


Sultan Mehmed Han, 29 Mayıs 1453 sabahı karadan ve denizden görülmemiş bir azimle büyük bir hücûm başlattı. Top gürültüleri arasında göklere yükselen kös, davul ve mehterin kudretli sesleri, tekbîr sadâlarıyla birleşerek Fâtih ve askerlerini Peygamber müjdesi rehberliğinde İstanbul’a bir sel gibi akıtıyordu.

Sultan Fâtih Hazretleri’nin ve ordusunun bu hücûm heyecanını Yahyâ Kemâl ne güzel ifâdelendirir:

Vur pençe-î Alî’deki şemşîr aşkına Gülbangi âsmânı tutan pîr aşkına

“(Ey yiğit! Allâh’ın arslanı olan) Hazret-i Alî’nin pençesindeki (zülfikâr isimli) kılıç aşkına; gülbangi, (Allâh Allâh sesleri tâ) semâyı kaplayan pîr aşkına vur!..”

Ey leşker-î müfettihu’l-ebvâb vur bugün Feth-î mübîni zâmin o tebşîr aşkına

“Ey kapılar açan kahraman asker! Bugün, (içinde) feth-i mübîni gizleyen o (ulvî ve şerefli) müjde (ye nâil olmak) aşkına vur!..” 

Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-î hilâl içün Gelmiş bu şehsüvâr-ı cihângîr aşkına

“Küfrün kilisesinin (husûsiyle Ayasofya’nın) üstüne (İslâm’ın) hilâli (ni) dikmek için gelmiş bu at üstündeki cihangir (Fâtih Sultan Mehmed Han) aşkına vur!..”

Düşsün çelengi Rûm’un eğilsün ser-î Firenk Vur Türk’ü gönderen yed-i takdîr aşkına

“Türk’ü gönderen (yüce) takdîrin kudreti aşkına (öyle) vur (ki), (hem) Rum’un taktığı sorguç (kafasıyla birlikte yere) düşsün; (hem de) Firenk’in (yâni kâfir Avrupalı’nın da) başı eğilsin!..”

Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar Fecr-i hücûm içindeki Tekbîr aşkına

“(Haydi, ey yiğit!) Hücûm sabahının içindeki (yeri göğü kaplayan) Tekbîr aşkına, bütün gücünle ve son şiddetli hücûm olacak (zaferi müyesser kılacak) şekilde vur ki, (yıllardır fethedilememiş olan ve Peygamber müjdesine nâiliyyeti engelleyen) şu (zâlim) surlar, (nihâyet sana mukâvemet edemeyip, artık) açılsın (ve aşılsın! Böylece feth-i mübîn nasîb olsun! Böylece sen de Hazret-i Peygamber’in methettiği asker ol; kumandanın da O’nun methettiği kumandan olsun; haydi vur bugün!..)”

Böyle bir heyecan ve şevkle yapılan hücûmla, nihayet surların üzerinde Ulubatlı Hasan’ın diktiği bayrak, dört bir yana dalgalanmaya başladı. Artık Kostantiniyye fethedilmişti. Defalarca kuşatılan bu şehrin fethi genç hükümdar Gâzî Sultan Mehmed Han’a nasîb olmuştu.

(Osman Nûri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.)

Paylaşabilirsiniz...