Delailü’l Hayrat

 

En güzel senâlar Efendimiz (s.a.s.) içindir

Asırlardır mü’minlerce okunan Delâil-i Hayrat, adeta bir salavat-ı şerife deryası gibidir. Onun yazılış hikayesi ise çok ilginç bir hikayeye dayanıyor.

Muhammed Süleyman el-Cezûlî Hazretleri günün birinde yolculuk esnasında abdest tazelemek ihtiyacı hissetti. Fakat yanında su yoktu, etrafta da ne bir dere, ne de bir su kaynağı görünüyordu. Şöyle kısa bir araştırma sonunda bir su kuyusu buldu. Fakat kuyudan su çekmek için ne bir kova, ne de bir ip vardı. Ne yapacağını bilemedi, durdu.

Nasıl yapayım da bu kuyudan suyu çıkarayım diye çare düşünürken, civardaki evlerden birinin önünde kendisine bakmakta olan bir kız çocuğu gördü. Hemen ona hâlini arz ederek bir kova ile ip getirmesini istedi. Evinin önünde bekleyen kız çocuğu, çaresiz bir şekilde kuyunun başında bekleyen bu yaşlı pir-i fâniye kim olduğunu sordu. Zamanın kıymetli âlimlerinden olan Muhammed el-Cezûlî Hazretleri kendisini tanıtınca kız çocuğu hayretle: “Bütün insanlar sizin ilminizden istifade eder, bir müşkülü olduğu zaman sizden yardım beklerken, siz kuyudan bir kova su çıkarmaktan aciz kalmışsınız!” dedi. Bunun üzerine, “Evladım hiç kuyudan ipsiz, kovasız su çıkarılır mı, bu nasıl olur?” deyince, kız çocuğu kuyunun başına gelip, bazı şeyler okuyarak kuyunun içine üflemeye başladı. 

Bu ilginç sahneyle birlikte İki Cihan Serveri Efendimiz’e (sas) eşsiz güzellikte salâvatların getirildiği “Delâil-i Hayrât” adlı meşhur kitabın yazılış hikayesi de başlıyordu.

Mevlâ’nın hikmeti, kızcağızın okumasıyla birlikte kuyunun içindeki su kabarıp yükselmeye başladı. Nihayet kuyunun suyu tamamen dolarak taştı. İmam el-Cezûlî bu işe çok şaşırmıştı. Kuyudan taşan sudan hemen abdestini aldı sonra kıza dönüp: “Evladım! Sen bu keramete hangi amelin sebebiyle nail oldun?” diye sorunca, kız çocuğu dedi ki: “Ben Peygamber Efendimiz’e salâvat-ı şerifeyi çok getirip, buna devamla bu ikrâma nail oldum.” İmam el-Cezûlî Hazretleri kız çocuğunun bu apaçık kerametine şahit olunca salâvat-ı şerife zikrini artırdı ve daha çok salâvat getirmeye başladı.

Ancak yaşadığı hâdise aklından çıkmıyordu. Acaba bu hangi salâvat–ı şerifeydi? Yine bir gece yatağına uzanmış yatıyordu. Gecenin yarısı baktı ki, hanımı yavaşça yanından kalktı. Abdestini aldı, elbisesini giyindi ve sonra da kapıdan çıkıp gitti. Hanımının hâlinden şüphelenen imam, gizlice takip etmeye başladı. Onu kapıda iki arslanın beklediğini gördü. Biri önünde biri de arkasında hanımına eşlik ederek, sahile doğru gitmeye başladılar. Sahile gelince, aslanlar beklediler. Hanımı denizin üstünde yürüyerek tenha bir adacığa gitti.

Bir müddet ibadet ettikten sonra su üstünde yürüyerek tekrar geri geldi ve arslanlarla eve yöneldi. Olanları hayretle izleyen Cezûlî Hazretleri, hemen eve gelip yatağına girdi. Bu hadise iki gece daha devam etti. Sonunda meseleyi hanımına açtı. Üç gecedir kendisini takip ettiğini, ondaki keramete vâkıf olduğunu anlattı. Sırrı öğrenmek istedi. Hanımı tebessüm ederek: “Efendi, demek sırrıma vâkıf oldunuz. Ben senelerdir böyle yaparım. Böyle bir kerametin ihsan edilmesine gelince, bunun sebebi Efendimiz’e (sas) çok salâvat getirmemdir.”dedi. İmam, hangi salâvata devam ettiğini sordu, hanımı cevap vermek istemedi. Fakat ısrar edilince, “Bunu söylemeye izin yok. Madem çok ısrar ediyorsun, o hâlde bu gece istihare yapayım, eğer müsaade olursa, o zaman söylerim.” dedi.

Ertesi sabah şunları söyledi: “Bu salâvat-ı şerifeyi açıkça söylememe müsaade edilmedi. Lâkin şuna müsaade var ki, sen bütün salâvat-ı şerifeleri araştır ve bulduklarını bir kitapta topla. Şayet benim okuduğum salâvat-ı şerife o kitapta varsa söylerim.” Bunun üzerine el-Cezûlî Hazretleri araştırma yapmaya başladı. Ne kadar salâvat-ı şerife ile alâkalı eser varsa, gözden geçirdi. İşin ehli olan zatlara danıştı ve sonunda “Delâil-i Hayrât” adıyla meşhur asırlardır mü’minlerin gönül dünyalarını aydınlatan eseri hazırladı.

Kitabı gözden geçirmesi için hanımına sundu. Hanımı baştan sona okuduktan sonra, “Evet, benim okuduğum salâvat-ı şerifeye bir kaç yerde rastladım. Sen bunu okumaya devam et.” dedi. İçinde pek çok salâvat-ı şerifenin bulunduğu bu “Delâil-i Hayrât” adlı kitap asırlardır müminlerce okunmaktadır. Kitap, bir salavât-ı şerîfe deryâsı gibidir. Bedîüzzaman Hazretleri aynı şekilde salavâtları Delâilü’n-Nûr olarak yeniden tanzim edip Hizbü’l-Envâri’l-Hakâik-ı’n-Nûriye’nin içine koymuştur. Eser, Mevlâna Halid-i Bağdadî Hazretleri başta olmak üzere, birçok büyük alimin evradı arasına girmiştir.

Delailü’l Hayrat-Pazartesi

Delailü’l Hayrat-Salı

Delailü’l Hayrat-Çarşamba

Delailü’l Hayrat-Perşembe

Delailü’l Hayrat-Cuma

Delailü’l Hayrat-Cumartesi

Delailü’l Hayrat-Pazar

 

Paylaşabilirsiniz...