Cemil Keleşoğlu (ö. 14 Temmuz 1960, Yassıada, İstanbul), Türk bürokrat.

1939-1940 yılları arasında Acıpayam kaymakamlığı, 1954-1955 yılları arasında Denizli ve 1955-1960 yılları arasında Konya valilikleri yapmıştır. Konya valisi iken 1957-1958 yılları arasında aynı zamanda Konya Belediye Başkanlığı da yapmıştır. 27 Mayıs darbesinde tutuklanarak Yassıada’ya götürüldü.

Vali Cemil Keleşoğlu’nun dramı

27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada’da bir insanlık dramı yaşandı. Siyasetçiler, valiler, demokrasiyi savunan askerler ağır işkencelerden geçti. Dönemin Konya Valisi Cemil Keleşoğlu, yapılan darbenin ardından tutuklandı

27 MAYIS DARBESİ NE CANLAR YAKTI

Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen ve darbeler döneminin başlangıcı olarak anılan 27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından 55 yıl geçti.  27 Mayıs darbesinin ardından Yassıada’da bir insanlık dramı yaşandı. Siyasetçiler, valiler, demokrasiyi savunan askerler ağır işkencelerden geçti. Kiminin kafası yarıldı, kiminin yüzünde sigara söndürüldü, kimisi üzerine binilerek aşağılandı. 27 Mayıs 1960 darbesi Türk siyasi tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisi. 27 Mayıs 1960 darbesi, Türkiye’de darbeler döneminin de başlangıcı oldu. 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 postmodern darbesi ve 27 Nisan 2007 e-muhtırası, 27 Mayıs 1960 darbesinin devamıydı.  27 Mayıs darbesinde tutuklanıp türlü baskılara maruz kalan Konya Valisi Cemil Keleşoğlu, ailesini korumak adına canından vazgeçti. Vali Cemil Keleşoğlu’nun aziz hatırası Konya’daki birçok okulda yaşatılmaya devam ediyor.

cemil-kelesoglu.jpg

27 MAYIS KANLA YAZILDI

27 Mayıs 1960 tarihinde, tek parti zulmüne karşı Demokrat Parti’yi iktidara taşıyan milletin egemenliği ayaklar altına alınmış, böylece darbeler dönemi açılmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanlar, milletvekilleri, valiler ve belediye başkanları tutuklanmış, Yassıada’da aylarca haksız muamelelere maruz bırakılmış, hukuki olmayan yollarla yargılanmış ve Türk tarihine demokrasi şehitleri olarak adlarını yazdıran Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan idam edilmişti. Bunun yanında resmi kaynaklarca intihar ettikleri açıklanan isimler da var. Namık Gedik, Zakar Tarver, Faruk Oktay, Lütfü Şaylan, Yusuf Salman, Lütfü Kırdar, Gazi Yiğitbaşı, Org. Nuri Yamut, Kenan Yılmaz ve Konya Valisi Cemil Keleşoğlu bunlar arasında yer alıyor.

KONYA ZİYARETİ HAZIRLIĞINDA İHTİLAL OLDU

Başbakan Adnan Menderes’in Konya’yı ziyarete hazırlandığı sırada ihtilal olmuştu. Başbakan’ı karşılamak ve uğurlamak için yüzlerce vasıta tutulmuştu. Bu yüzden Konya Valisi Cemil Keleşoğlu da tutuklanıp Yassıada’ya gönderildi. Mahkum olması durumunda emekli aylığı kesilmiş olacak, karısı ve çocukları aç, sefil ve perişan kalacaktı. Cemil Keleşoğlu, sürekli bunu önlemenin yolunu düşünmeye başlamıştı. Bu sonucu önlemenin tek çıkar yolu, tek çaresi mahkûm olmamaktı. Hızla zayıflıyor, yüzü her gün biraz daha sararıyordu. Ve bir gece mahkûm olmamanın yolunu buldu. Mahkemeler başlamadan ölürse mahkum olmayacak, devlet hizmet yıllarına göre de karısı ve çocuklarına emekli aylığı bağlanacaktı. Onu kendi kanı içinde çoktan ölmüş bulanlar, yüzünü hiçbir gün bu kadar güzel ve huzur içinde görmemişlerdi.

basinda-cikan-haberler-(4).jpg

KELEŞOĞLU DÜRÜST BİR İDARECİYDİ

27 Mayıs’ta tutuklanan ve Yassıada’da yargılanan dönemin Bakanı Samet Ağaoğlu, anılarının yer aldığı kitapta Konya Valisi Cemil Keleşoğlu’nun yaşadıkları ile ilgili önemli bilgiler veriyor. Cemil Keleşoğlu için ‘namuslu, çalışkan bir idareci’ nitelemesini kullanan Samet Ağaoğlu, “Uzun boyu, açık buğday renkli yüzü, iri siyah gözleriyle güzel bir adamdı. Birçok vali gibi onu da 27 Mayıs’tan sonra yakalamışlar, aynı yollardan, aynı geçitlerden Yassıada’ya getirmişlerdi. Belli etmemeye gayret ettiği ümitsizlik, onu her gün biraz daha sarıyor, biraz daha sarartıyordu. Genç karısını, çocuğunu düşünüyor, kendi geleceğinin karanlığı içinde bu aziz varlıkların çırpınışlarını görerek, feryatlarını işiterek kendi kendini yiyip bitiriyordu. ‘Fakat masumum’ diyordu, ‘Bana iş vermezler artık, ekmeğimi kazanabilirim nasıl olsa. Yeter ki kabahatim olmadığını anlayarak bıraksınlar.’ Bu masum olduğu inancı onu hayata bağlayan tek bağdı” diyor.

ADNAN MENDERESİ KARŞILAYACAKTI

Bir gün Türk Ceza Kanunu’nun değiştirildiği, 146. maddeye bir fıkra eklenerek, fer’an iştirak suçu için 5 yıldan 15 yıla kadar ceza konulduğu haberinin Yassıada’da bomba gibi patladığını anlatan Samet Ağaoğlu, bu durum karşısında Cemil Keleşoğlu’nun neler düşündüğünü şöyle anlatıyor: “Demek ki tutulan valiler, memurlar, siyaset adamları hiç değilse fer’an suçu ortağı sayılacaklardı. O halde mahkum edileceklerdi. Bu takdirde emekli aylığı da belki kesilecek, karısı, çocukları aç, sefil, perişan kalacaklar! Bu endişesini birkaç arkadaşına söyledi. Kimi teselli etti, bazısı her şey olabilir, diye karşıladı ve korku yerleştiği kafayı yavaş yavaş kemirmeye başladı. Şimdi hadiseyi hep, mahkum olarak emekli aylığının kesileceği, karısı ve yavrularının aç kalacakları düşüncesi çerçevesinde ele alıyordu. Cemil Keleşoğlu, bu sabit fikrin pençesinde esirdi. İnsan ruhunun o korkunç kendi üstüne bükülmesi yine insanoğlunun kendi akıl ve zekasına içi göz kamaştıran ışıklarla dolu, sonsuz derinlikte bir kuyu gibi gözükmesi halinin sarhoşudur. Yalnız bu, “Karısı ve çocukları aç, sefil, başkalarına el açmış” felaketinin önlenmesi çarelerini düşünecektir. Bir roman, bir trajedi konusudur onun bu iç dövüşü.”

menderes-(5).jpg

AİLESİNE EMEKLİ MAAŞI BAĞLANSIN DİYE İNTİHAR ETTİ

Cemil Keleşoğlu’nun, kendisinin mahkum olacağını, eşi ve çocuklarının aç kalacaklarını düşünerek, bunu önlemenin yolunu düşünmeye başladığını ifade eden Samet Ağaoğlu, şunları anlatıyor: “Mahkûm olacak ve onlar aç kalacaklar. Bu sonucu önlemenin tek çıkar yolu, tek çaresi mahkûm olmamaktır. Fakat her şey hazırlanmış. Suç, kanun, mahkeme, her şey hazırlanmış. Mahkûm olmamak mümkün değil. Hızla zayıflıyor, yüzü her gün biraz daha sararıyor. Hemen hemen hiç kimse ile konuşmuyor. Ve bir gece mahkûm olmamanın yolunu buluyor, içinden bir ses önce korka korka, sonra daha cesaretle fısıldıyor: ‘Mahkemeler başlamadan ölürsen mahkum olamazsın, devlet hizmet yıllarına göre de karına, çocuklarına emekli aylığı bağlanır.’ Kararını hemen verdi, ölecek karısı ve çocuğu aç kalmayacaktı. Nihayet fikrinin dar geçidinden kararının enginine çıkınca rahat bir nefes aldı. Nasıl, nereden bulduğu bir türlü anlaşılamayan bir jiletle tuvaletin tenha saatlerinde iki bileğini kesti. Onu kendi kanı içinde çoktan ölmüş bulanlar, yüzünü hiçbir gün bu kadar güzel ve huzur içinde görmemişlerdi.”

KELEŞOĞLU’NUN İNTİHARINI HİÇ UNUTAMADIM

Eski Demokrat Parti (DP) Milletvekillerinden ve 2008 yılında vefat eden Gıyasettin Emre, bu acı günleri bizzat yaşadı. Yassıada’da 15 ay eziyet çeken Gıyaset Emre, bir röportajında Vali Keleşoğlu’nun intiharı ile ilgili anısını şu şekilde anlattı: “O dönem beni en çok etkileyen Konya Valisi Cemil Keleşoğlu’nun intiharı. Yanımdaki ranzada yatıyordu. Bir gün bir teğmen geldi. Keleşoğlu’na, ‘Hatırlıyor musun beni? Şurada birlik kumandanıydım, siz beni oradan aldırdınız.’ deyip küfür etti ve tokat attı. Öyle şiddetli idi ki tokatın sesi yükseldi gitti adeta. Mahcubiyetinden gözlerinden yaşlar akmaya başladı valinin. 1 saat sonra tuvalete gitti. Ranzanın altında demirler vardı. Koparmış yerinden ve tuvalette o demirlerle boynunu kesmiş.”

27 MAYIS DARBESİNİN DİĞER KURBANLARI

27 Mayıs Darbesi’nin ilk kurbanı 30 Mayıs’ta intihar eden İçişleri Bakanı Namık Gedik oldu.

Ekim 1960’ta başlayan Yassıada duruşmalarında, Demokrat Parti yöneticileri yargılanmaya başladı.   Dava sonunda, anayasa ihlaliyle suçlanan Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de aralarında bulunduğu 15 kişinin idamı istendi. Duruşmalar sırasında kalp krizi geçiren Lütfi Kırdar öldü. 14 Ekim 1960’ta başlayan Yassıada davaları, 15 Eylül 1961’de karara bağlandı ve toplam 19 dosyada toplanan davalar anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi. 592 sanıktan 288’i için idam istendi. 15 sanık idam cezası alırken, 31’i müebbetle cezalandırıldı. 418 sanıkta çeşitli cezalara çarptırıldı. Menderes, intihara kalkıştı. Cezaları onaylanan Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül günü sabaha karşı idam edildi. 17 Eylül’de, de Adnan Menderes İmralı adasında idam edildi. 27 Mayıs Darbesi Türk demokrasi tarihinde kara bir leke olarak kalırken, geride yıllarca unutulmayacak acılar ve derin izler bıraktı.

DOSYA: İBRAHİM BÜYÜKEKEN

MERHABA ŞEHİR DERGİSİ 

cc.jpg

Kaynak: Vali Cemil Keleşoğlunun dramı

Paylaşabilirsiniz...